Şan, şöhret, kan, ter ve gözyaşı… FAME
Filmin en iyi müzik ve en iyi parça kategorilerinden aldığı iki Oscar da cabası...
Filmin en iyi müzik ve en iyi parça kategorilerinden aldığı iki Oscar da cabası...
Filmin en iyi müzik ve en iyi parça kategorilerinden aldığı iki Oscar da cabası… Bununla da yetmiyor, filmin bir de en iyi albüm dalında Grammy’si var, daha ne olsun. Müthiş müzikler, harika danslar ve gençliğin en güzel yanı bitmeyen enerji ve hırsla dolu bir film Fame…
Alan Parker, bu filmden sonra içindeki müzik sevgisini Pink Floyd’un çiftli albümü The Wall’un filmi ve müzik yapmaya yemin etmiş bir grup gencin hikayesini anlatan The Commitments’ı çekerek bir kez daha taçlandırdı ama neyse, şimdi konumuz o değil.
Fame bize yıldız olmak için çok ama çok çalışmanın gerektiğini, bunun da yeterli olmadığını, saf yeteneğin bir işe yaramadığını ve adanmışlığın önemini de gösterir. Tabii film boyunca, eşcinsellik, genç yaşta kürtaj, aşk, kalp kırıklığı ve isyan gibi gençliğin içinde bulunduğu sıkıntıları, toplumun bu ‘farklı’ çocuklara bakışını ve onların da bu hayatta kalma çabalarını izleriz.
Fame’i neden severiz acaba? En zor koreografileri sanki ‘üstü kalsın’ dercesine yapan yüksek yetenekli dansçılar mı, en acayip partisyonları kıllarını kıpırdatmadan çalabilen genç dehalar mı? Yoksa güzelliklerinin ve gençliklerinin zirvesindeki insanların aşk dünyaları mı… Bunların hiçbiri olmasa bile Fame’in gerçekten inanılmaz bir film müziği var. Irene Cara’nın diskonun disko olduğu yıllardaki müthiş yorumuyla albüm baştan sona yanıyor.
Fame ve sonrası…
Fame sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Tabii Fame’den sonrası diyorsak, Fame’den öncesini de biraz hatırlamakta yarar var. 1975 çıkışlı müzikal Chorus Line, birçok yönüyle Fame’in öncüsü sayılabilir. Genç ve yetenekli insanların sahne deneyimleri, iç sıkıntıları ve yaşadıkları rekabet hissini anlatan bir müzikal, sonrasında da 1985 yılında çekilmiş film versiyonuyla aslında müzikal olarak Fame’e esin kaynağı olmuş ama sonrasında da Fame’in dümen suyuna dahil olmuş ilginç bir örnek. Denk gelirse izlemenizi öneririm. Bu arada ilginç bir detay, Fame’in müzikali, filmden sonra sahneleniyor. A Chorus Line’da ise bu sistem tam ters yönde çalışıyor. Kaldı ki Broadway’e çıkan çoğu müzikalin sonrasında ‘film’ olması geleneğini de Fame bir şekilde ters yüz etmekte.
New York Sahne Sanatları Okulu’nun güzide öğrencilerini anlatan güzeller güzeli Fame, filminden sonra bir de 6 sezon sürecek bir TV dizisi macerasına girer. TV dizisi haliyle neredeyse filmden daha çok şöhrete kavuşur Fame… Adı gibi kendi şöhretini kendi şöhretiyle geçmeye başlar.
Aç, aç, televizyonda Fame var!
Dizi ülkemizde de yayımlanmaya başlar. Haliyle çok fazla kanal olmayan yıllarda, devletin kanalında böylesi vizyoner bir müzikal dizi izlemek gençler için inanılmaz bir fırsat olur. Dizinin de verdiği heyecanlar, o yıllarda konservatuar sınavına girmek, konservatuara gitmek bir statü simgesi haline gelir. Hatta ortaokul ve lise eğitimi sırasınca birçok genç, akşam derslerine de olsa, dışarıdan konservatuara devam etmeye çalışır. O yılların ve Fame’in belki de toplumumuzdaki en büyük etkisi budur. Gençleri müzik ve dansla buluşturur. Gençlerin içindeki enerjiyi yaratıma, üretime ve sanata aktarmaya vesile olur Fame.
Az kanallı dönemlerde toplumları etkisi altına alan ve zamanın ruhunu yansıtan bir dizi olur Fame. Soğuk savaş sonrasındaki dünyada, 1980’lerin gerilim ve bol nükleer silahlı yıllarında insanların hayatına bir can simidi gibi yetişir ve çoğu genci bulunduğu sıkıntılı durumdan müzik, dans ve üretme aşkıyla kurtarır. Şimdi benzeri bir durum yaşanır mı, pek bilinmez ama o zamanın az kaynaklarıyla çok etkili iş çıkartmış bir yapımdır Fame. Günümüzde ancak Game of Thrones ya da The Lost gibi toplumları parlak ekranda buluşturan yapımlara denk gelebiliyoruz.
Onlar da yapısal olarak ‘tüketimi tüketme’ üzerine büyük fabrikalar gibi çalıştıklarından Fame’deki gibi bir duyguyu ya da heyecanı toplumlara ve izleyicilerine iletmeleri imkansız oluyor.
Fame hala dünyada birçok ülkede sahneleniyor, hala birçok gence ve insana ilham vermeye devam ediyor. Hayallerin sadece hayal kurarak gerçekleşmeyeceğini, hayalin çok ama çok çalışarak gerçek haline gelebileceğini anlatıyor. Yeteneğin tek başına bir anlamı olmadığını, grup olmanın, birlikte bir şeyler yapmanın çoğu zaman toplamdan daha büyük bir değer vereceğini gösteriyor.
Fame, Yapı Kredi’nin 75. Yılı kapsamında West End’de sahnelenen müzikaliyle, hem de orijinal kadrosuyla 10-15 Aralık 2019 tarihleri arasında sadece 8 performansla Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde sizlerle buluştu.